EURO NEWS IN TURKISH – 30-04-2012

Türkiye’nin Ortadoğu’ya yönelik artan ilgisi artık sadece AK Parti’nin özel ilgi alanı değil. Türkiye’de anamuhalefet partisi de artık bölge ile daha yakın ilişkiler kurmak istediğini haftasonu düzenlediği “Değişen Mevsimler Arap Halklarının Demokrasi ve Özgürlük Yürüyüşü” konulu konferansla net bir biçimde ortaya koydu. Konferansta CHP üst yönetiminin tam kadro hazır bulunması konuya verilen önemin bir göstergesiydi. Konferansa Arap dünyasından, bugüne dek Cumhuriyet Halk Partisi’nin arasına mesafe koyduğu kesimlerden çok sayıda ismin bulunması, Arap isyanlarını Türkiye’deki sol ve laik muhalefetin de desteklediğini ortaya koyması hem Türkiye hem de Arap dünyası için büyük önem taşıyor.

Türkiye’de dış politika, özellikle de hükümetin Ortadoğu politikası iktidar-muhalefet çekişmesinin önemli eksenlerinden birini oluşturuyor. İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi seçkinci ve jakoben laik olmakla suçladığı Cumhuriyet Halk Partisi’nin Türkiye’nin geçmişte Arap ve İslam dünyasıyla ilişkilerinin kopmasının sorumlusu olduğunu düşünüyor ve bu konuda CHP yönetimine ağır eleştiriler getiriyor. Gerek Başbakan Erdoğan gerekse Dışişleri Bakanı Davutoğlu konuşmalarında muhalefetin “bölgede güdülen politikaları anlayamayacağını”, bu konuda “acz içinde” olduğunu savunuyor ve bölgedeki politikalarını sert söylemle savunuyor. Hükümet “monşer” diye tanımladığı eski anlayışı temsil eden diplomatların pasif, bulundukları ülkelerin siyasetinden uzak tavırlarını değiştirmek için elçiliklere daha fazla sayıda siyasi atamalar yapıyor. Türk diplomatları artık bulundukları ülkelerde kendilerinin daha girişken olmalarını isteyen bir bakanla çalışıyor.

Cumhuriyet Halk Partisi ise geçmişin getirdiği politikaların izlerini silmeye çalışıyor, ancak hala kendisini ifade edememenin yükünü taşıyor. Haftasonu düzenlenen aralarında Nobel Ödüllü aktivist, İslami kesimin önemli ismi Tevekkül Karman gibi isimlerin bulunduğu çok sayıda Arap düşünürü davet ettiği konferans biraz da bu sorunu çözmeye yönelik adım olarak öne çıkıyor. CHP bölgeye ilgisiz olmadığını göstermek istiyor.

Aslına bakılırsa Türkiye’nin, cumhuriyetin ilk yıllarında Ortadoğu’dan uzak durması bir tercihten çok zorunluluk olarak Ankara’nın karşısına çıkıyordu. Her ne kadar bugün hükümet “Ortadoğu’ya dışarıdan müdahale” “Batı’nın bölge politikasını belirlediği” gibi ifadeleri ağır bir dille eleştirse ve bu yönde konuşanları “belli bir kesimin sözcüsü” olarak lanse etse de durum pek öyle değil. Arapların büyük bölümünün 1950’lere kadar İngiliz ve Fransız mandası altında yaşamaları, bölgenin koloniyal geçmişi, sonrasındaki iktidar oluşumlarının Batı başkentlerinden belirlenmeleri, Soğuk Savaş dönemindeki kutuplaşma, bölgedeki Amerikan ve Sovyet etkinliği göz önüne alındığında Ortadoğu’da “dış güçlerin etkisinin” tarihsel bir realite olduğu açık.

CHP’nin bölgeye ilgisizliği hem bu tarihsel birikimin hem de bir alışkanlığın sonucu. Birinci Cumhurbaşkanı Atatürk’ün Batı ile ilişkilerini korumak adına bölgeden uzak durmaya çalışırken biryandan Hatay’ın geri kazanımı için harcadığı çaba aslında Türkiye’nin Ortadoğu’da her zaman var olmak istediğinin bir göstergesi. İstanbul’daki konferans ise bu eksikliğin giderilmesi anlamında önemli bir adım. Türk-Arap Araştırma ve Strateji Enstitüsü Başkanı Dr. Muhammed Adil, bu noktaya dikkat çekiyor: “CHP’nin bu konferansa Arap dünyasının yeni liderlerini, İslami grupları ve aydınları davet etmesi önemli. CHP değişiyor, Türkiye değişiyor. Türkiye’de AK Parti gitse bile hükümetin getirdiği Ortadoğu’yla yakın ilişki politikası, Türk-Arap ilişkilerinin güçlendirilmesi devam edecek. Türkiye’de yeni bir vizyon gelişiyor. Bu çok önemli. Türkiye Atatürk döneminde içe kapandı, bölgeyle bağını kesti. Yeni köprüler kurmamız gerekiyor. Arap baharını sadece İslami gruplar yapmıyor. Milliyetçiler var Solcular var. Böyle bir sesin Türkiye’den gelmesi çok önemli bir kazanç. Türkiye tüm renkleriyle bölgeye giriyor. Arap dünyasındaki yeni aktörlerin Türkiye’yi keşfetmesini sağlıyor. Arapların Ak Parti dışından isimlerle tanışmaları çok önemli.”

Irak’ın önde gelen düşünür ve yazarlarından Hussain Shaban da halkların buluşmasının önemine dikkat çekiyor: “Türk toplumu çoğulcu bir yapı. Türkiye ileride bölgede çok daha güçlü olacak. Arap ülkeleri ile geçmişte istikrarlı ilişkileri vardı. Şimdi Arap Baharını destekliyor. Bu iktidar ya da muhalefet meselesi değil. Araplar olarak biz Türk halkı ve devleti ile ilişki kurmalıyız. Arap Baharı açısından önemli olan budur. Türkiye ile ilişki kurma meselesidir. Bölgede Türkler, Araplar, İranlılar ve Kürtler ilişki ve diyalog içinde olmalı. Bu dört ulus birbiriyle konuşmazsa çok daha büyük sorunlar yaşanır.”

Suriye Ulusal Konseyi’nden Randa Kassis ise farklı bir noktaya değiniyor. Suriye muhalefetinin Laik ve Demokratik Koalisyonun Başkanı Kassis “Türkiye’de hükümet Suriye’deki İslami grupları destekliyor. Ama biz laik muhalefet olarak destek istiyoruz. Bize de destek olacak güçler gerekiyor. Suriye’de özgürlük için laik bir çözüm gerekiyor. Katar, Suudi Arabistan ve Türkiye yalnızca Suriye’deki Sünni grupları destekliyor. Bunu çok doğru bulmuyorum. Türkiye’deki laik güçlerin böylesine bir konferans düzenlemesi bu nedenle anlamlı.” diyor.

CHP’nin Ortadoğu’ya yönelik bu ilk girişimi önemli. Ama daha alacakları çok yol var. Dış ilişkiler Komitesi Başkanı Faruk Loğoğlu’nun Filistin’deki, Libya’daki, Mısır’daki sosyalist hareketleri aklından çıkararak bölgeye sadece bugünden bakması ve “Arap Dünyası’nda sosyal demokrasinin zayıf olduğunu” söylemesi, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Arap Konferansı’nın açılışı konuşmasında ilk atıfı İranlı Ali Şeriati’den yapması hala alınması gereken çok yol olduğunu gösterse de konferans Türkiye’nin bölgeye daha sağlıklı ve tüm yönleriyle nüfuz etmesi açısından bir adım olarak kayıtlara geçmeli.

Reference : Türk solundan Arap baharı konferansı

 

http://tr.euronews.com/2012/04/30/turk-solundan-arap-baharina-destek/

 

Page : 1 – 2